Korku dıştan gelen tehlikelere karşı duyulan doğal bir tepkidir. Aslında, kişiyi tehlikeye karşı hazır hale getiren bir çeşit uyarı olması nedeniyle gerekli ve faydalı bir düzenektir. Ancak, bazen bu doğal tepki hali o kadar aşırı olur ki kişinin günlük işlevselliğini ve düzenini bozar. İşte o zaman fobiden bahsederiz.
Korkular, çocuklarda oldukça sık rastlanan tepkilerdir. Çevresini tanımayan, etrafında olup bitenlerden pek haberdar olmayan küçük bir bebeğin tanımadığı her şeyden korkması çok doğaldır. Büyüdükçe bu korkuların azalması beklenir. Çünkü; çocuğun bilişsel olarak gelişmesi ve çevreyi tanıma oranının artması, korkulacak nesne ve durum sayısını azaltır. Ancak; anne ve babanın yanlış tutumları ve adeta korkuyu çocuklarına öğretmeleri nedeniyle, bu geçici korkular uzun yıllar devam edebilirler. Toplumumuzda korkutma bir çeşit eğitim ve disiplin aracı olarak kullanılmakta ve çocuğa korku aşılanmaktadır.
Her zaman korkunun nedenini bulmak mümkün olmayabilir.Anne-babanın yanlış tutumu ve öğretmesi olmaksızın da çocukta fobi gelişebilir. Fobi dediğimizde normalde korkulmayacak bir nesne ya da durum karşısında kişinin aşırı ve sürekli korkma hali anlaşılır. Çocuk bu kadar korkunun anlamlı olmadığının farkındadır. Ancak, kendine engel olmaz ve korktuğu nesne ve durum karşısında kaçma ya da kaçınma reaksiyonu gösterir. Korkulan durum ve nesne ile karşılaşıldığında, çocuk ağır bir kaygı durumu yaşar. Bu kaygı dışarıya huysuzluk, ağlama, mızlanma ya da yanında bulunan birine sıkıca sarılma şeklinde yansıyabilir. Korkudan dolayı oluşan sıkıntı ve kaçma reaksiyonu, çocuğun günlük hayatını ve eğitimini etkileyecek nitelikte olabilir.
Fobilerin neden oluştuğu konusunda değişik görüşler vardır.Önceleri; fobiyi daha çok bireydeki iç çatışmaların sonucu oluşan kaygıya karşı bir savunma olarak gören, öğrenilmiş davranış olarak ele alan görüşler hakimdi. Son yıllarda ise kalıtım ve beyindeki bazı maddelerin metabolizmasındaki bozuklukların fobi oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir.